Dokunduğun her tende parmaklarının uçlarında ateşler yanıyor biliyorum. Oysa yumuşacık, tutku vadeden bir aleme kapılmayı bekliyorsun. Olmuyor biliyorum. Olmayacak da sevgili. Çünkü ben imzamı bıraktım teninde…Binlerce parmak dokunsa da tenine, gül tenimin kokusunu silemeyecek. Benim dudaklarım hesapsız açıldı dudaklarına, başka dudakların yabancı tadı yapışmayacak hücrelerine.
Yüreğini bilmediğin yüreklere açmayı deniyorsun. Katıksız aşklar vadeden, gecenin gündüzle sevişmesi gibi, yüreğinle sevişmeyi bekleyen kadınlar duruyor karşında. Bir adım uzağında. Sadece tek bir adım. Ayaklarınla kalbin savaşıyor anıları kanatarak, ayakların kazanıyor biliyorum. Ama sahte bir zafer bu! Ne kadar çabalasan da yüreğin değmiyor karşındaki yüreğe. Kelimelerin iğreti duruyor o bal dudaklarda. Bilmiyor musun sevgili, etle tırnak gibi bütündür yürekle kelimeler. Bitmeyen bir sevdanın yükünü taşıyorsa eğer yürek, sözcüklere hakimdir harf harf seslenerek…
Sert bir kabuğun içine sakladığın kırılgan küçük çocuğu yalnız ben tanırım sevgili. Ben bilirim alev alev yanan gözlerinin bebeklerindeki hüznü. Bir yanın ne kadar haykırsa da gücünü dünyaya, ben görürüm ürkek yalnızlığının buğusunu bakışlarında…Sen göstermezsin bilirim ama ben görürüm. İşte bu yüzden batıp çıktığın hiçbir aşkla benim izimi silemezsin. Saklamaya çalıştığın, ustaca üzerini örttüğün sana ait her sır; yalnız bende dillenir sevgili. Benden başka kimse okuyamadığı içindir kelimelerinin sessizliği. Yalan harfleri ayıklarım ben cümlelerinin içinden. Yalan kahkahaları sıyırıp alıveririm gülüşlerinden. Hatta sahteyse göz yaşların, kurutuveririm bıçak gibi keskin sevişimle…
Sen kanarken terk edilmenin sızısıyla, ben sarmaya çalışırım sen bilmeden yaralarını bana ait olmayan bir sancıyla. Tuhaf, kekremsi bir tat gelir oturur dilime teklifsiz bir samimiyetle kimi sabahlar. Bilirim, sana aittir bu tat. Acıyor, kanıyorsundur alacakaranlıkta. Usanmadan, bıkmadan, yılmadan denesen de nafile sevgili. Beni arıyorsun ve arayacaksın el attığın her aşkta. Çünkü; imzamı bıraktım yüreğinin en derin yerinde, tutkumu mürekkep yapıp kanımın en kırmızı rengiyle…
Kendine ait olmamanın çelişkileriyle kıvranıyorsun biliyorum sevgili. Sana ait değil ellerin, sana ait değil gözlerin… Parmak uçlarında dans eden her sarı saçta benim saçlarımın kokusu var unutmak istediğin. Dibine dalıp kaybolmak, yitip gitmek istediğin her gözde benim bakışlarımın yansıması parıldıyor. Telefona her uzandığında, acaba mı diye adımla özdeş beş harf çığlık çığlığa zihninde. Kovmaya çalıştıkça sen anıları; daha da bir yerleşiyorlar benliğine. Uykuya dalmadan gördüğün düşüm ben. Göz kapakların ağırlaşırken de aklındayım, bilincin sınırlarını kapattığında da yanındayım. Kaçmaya çalıştıkça benden daha çok karışıyorum kanına. Boş yere kapılma zamanın sahte oyunlarına… İmzamı bıraktım yüreğinin en derin yerinde, tutkumu mürekkep yapıp kanımın en kırmızı rengiyle…
Kendini hapsettiğin, yokluğumun dikenli telleriyle çevrili hapishanenin gardiyanı ben değilim, sensin sevgili. Sakın bekleme seni salıvermemi…Esaretin gönüllü, seni senden zorla almadım ki…Yerime koyamadığın sevdaların bedelini ben ödeyemem ki… Yıldızları topladığın gözlerim yağmur ormanlarına ev sahibi şimdi. İmzamı bırakırken yüreğinin en derin yerinde, kırdım ben kalemimi sensizliğe mahkum edip kendimi, kendi ellerimle. Unutamadığın gibi unutamadım ben de…
Funda BİLGİLİ